10 Temmuz 2010 Cumartesi

Bir Suphi Kaner vardı



sinema oyuncusu. 1933 yılında, istanbul'da doğmuştur. ilk filmi olan, korsan'da 1957 yılında oynamıştır. daha sonra, yanık ömer, cici katibem,güneş doğmasın, vatan fedaileri, kabadayılar kralı,aramıza kan girdi, ayşecik ateş parçası, küçük hanımın şoförü, bahriyeli ahmet filmlerinde oynamıştır. 1963 yılında, kanser olduğunu öğrenince intihar ederek, hayatına son vermiştir.

çocukluğun siyah beyaz trt zamanlarında rol aldığı filmlere bakıp yüzündeki hüznü keşfederdik. ''şimdi ne yapıyor nerelerdedir?'' diye sorduğumda eskileri bilen bir ihtiyar neşemi bozmuştu verdiği cevapla. '' o adam intihar etti.''

Üzüntüye boğulmak. Ah suphi kaner'in yüzündeki o ifade tarifi namümkün. Bir surat ifadesi düşünün kötüyü de oynatabilirsiniz, iyiyi de... Hiç sırıtmaz. Zengin bir surat...

Kısa bir hayata uzun soluklu izler sığdırabilmek. iç burkuyor suphi kaner. ne zaman rastgelsem içimi burkuyor. Hüzünbaz bir eda, kederli bir neşeyi aksettiriyor seyirciye.

Yazık olmuştur. Bu film böyle bitmemeliydi suphi abi böyle bitmemeliydi. Yazımı yazdığı savunmasıyla bitiriyorum.

''Ben seyircinin karşısında yıllardır fedakar, iyi arkadaş, iyi insan olarak çıktım. benim oynadığım tipler bunlardı. bana onun bunun karısını dikiz ettirip röntgenci rolü verdikleri için işi bıraktım. tazminat davası açacağım. şirketlere 'iş vermeyin' tabirini kullanmaları bir suçtur. bu bir sendika olsaydı, kararlarına hürmet ederdim. ayrıca bana üç defa davetiye gönderdiklerini iddia ediyorlar. bunlardan hiç haberim yok".

yukarıdaki savunmasından bir hafta sonra suphi kaner, yazar ve aktör dostu afif yesari'nin kasımpaşa'daki evinde ölü bulundu. aşırı dozda ilaç alarak canına kıymıştı. cebinden 15 lira çıktı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder